7 Şubat 2012 Salı

Evimizin hikayesi

2010 noel zamaniydi. Arabamiza atlayip Kuzey Ege'yi kiyi kiyi gezmeye karar vermistik. Ve bir geceligine ugradigimiz Asos'ta birkac gun kalip ruhumuzu dinlendirdik. Bolgeyi gezerken Asos'un batisinda kalan yerlesimlerin ne kadar bakir kaldigini, ne kadar huzurlu ve kendi haline oldugunu farkettik, ve henuz talan edilmemis oldugunu. Bizim huzur molamiz birden satilik zeytinlik bakinma gezisine donustu. Iki tane tam gonlumuze gore zeytinlik buldugumuzu sandik ki, maalesef ikisi icin de gec kalmisiz, halihazirda satilmis.
O geziyi bol bol Ege Denizine hakim doga fotograflari ile ama zeytinliksiz olarak tamamladik. Ama gonlumuz orada kaldi. Ben butun bir kisi internette satilik deniz manzarali zeytinlik arayarak gecirdik. Oradayken irtibat kurmus oldugumuz dostmuz Fikret Bey de (Asos Emlak/Bademli) bizim icin arastirmalara devam etti.
Derken yaz geldi ve beni taniyanlar bilir, yazin baglasalar tutamazlar, gezmeye, kesfetmeye hep bahanem vardir, ekibi toplayip Fikret Bey'in arayip bahsettigi zeytinlikleri gormeye gittik. Ekipte saglam bu arada; alfabetik sirayla gidecek olursak, gezginler ve aylaklar ekibinin kurucusu ve en eski uyesi Alper Genc, yolculukta her daim uyuyan ve ehliyetinin olmamasinin avantajini sonuna kadar kullanan sevgili can dostum Bahar Teke, cok sevdigim ve saydigim, kendimi yaninda guvende hissettigim sevgili buyugum Metin Danabay ve halaybasi bendeniz.
Evi bulmamiz oncesi ve sonrasi keyifli detaylari geciyorum; sanirim bunun icin ayri bir blog olusturmam gerekecek. Fikret Bey esliginde portfoyunde bulunan ancak paramizin yetmeyecegi zeytinlikleri gezip tam elim bos Istanbul'a donecegimi dusunurken en son istegigim formatta olmayan bu yeri "Buraya kadar gelmisiz, e gorelim bari..." seklinde nazla niyazla gorduk ve bayildik.
Kucuk, mutevazi bir koyun eteginde, batida denize hakim muhtesem bir manzara, altinizda Ege Denizine kadar akip giden hos bir vadi ve yaz sicagina ragmen saclarinizi oksayan hos bir esinti. Koca bir kayaya yaslanmis arazi, icinde yasanmislik barindiran kucuk bir avlu, avluda tas bir ocak...
Tamam, kabul ediyorum, ev biraz harabe, buda benim isim, tamir etmek. Bu isi anlimin akiyla ve hayal ettigim gibi, keyifle bitirmeyi basarirsam, orasi benim icin dunyanin en guzel evi olacak. Ve en guzel avlusu.
Butun yazi projede beraber calisabilecegim ekibi biraraya getirmekle, kafamda projeyi olgunlastirmaya calismakla gecirdim. Ekip konusu pek kolay olmadi. Ekibi olusturamiyorsam ekibi olan birilerini bulmam gerektigine karar verdim. Suanda o sorunu asmis gibiyim. Proje uzerinde tartismalara basladik. Biraz daha calismamiz lazim, henuz detaylari oturtabilmis degiliz. Bu arada kac kitap okuduk, hangi farkli konulara daldik anlatamam. Bunlari sanirim farkli basliklar altinda ele almaliyim. En onemlisi "Yesil Ev". Kendi kendine yeten, dogayla uyumlu, mevcut malzemelerle yeniden ayaga kaldiracagimiz "Kucuk yesil bir ev", "Bizim kucuk yesil evimiz." Bakalim bu konuda ne kadar basarili olacagiz. Hep beraber, yardimlarinizla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder